arwen' in ilk günü :)

arwen' in ilk günü :)

17 Aralık 2011

kirlenmek güzeldir :)

Evcil hayvanlar stress dolu hayatımızdaki en büyük soluk noktaları sanırım. Bütün bir günün iş stresi, trafik stressi ve yorgunluğu ile eve döndüğümde kapıda beni gören arwenciğin sevgi dolu karşılaması bende enerji kapsülü etkisi yapıyor.

Çalışan  bir çift olduğumuz için arwen bütün gün evde akşam olmasını, eve gelmemizi, onunla ilgilenmemizi bekliyor. Golden' lar ırkları nedeni ile zaten hareketli hayvanlar bir de modern hayatlarımızda onları ne yazık ki apartman dairelerine hapsedip bir de yalnız bırakıyoruz :/ Belki de bahçesinde besleyen yada bütün gün bizim gibi yalnız bırakmayan golden sahipleri de vardır ama ne yazık ki bizim gerçeğimiz şimdilik bu şekilde. Arwen 2. ayından beri bizimle yaşıyor ve sanırım artık o da düzene alıştı. Ama yine de tek başına sıkıldığına eminim :)

Enejisini atabilmesi için arweni sabah ve akşam düzenli olarak gezdiriyoruz. Bu sayede tuvalet eğitimini son derece kolay aldı. Köpeklerin düzene ve disipline çok ihtiyacı oluğunu öğrendim bu sayede. Kendilerini güvende hissetmeleri için düzenlerinin değişmemesi gerekiyor. Her sabah aynı saatte yürümek, aynı yerlerde yürümek aynı parkta dolaşmak arwen için son derece önemli.

Kozyatağı' ında oturduğumuz için çok şanslıyız. Biraz garip bir eşleştirme olacak ama çocuk sahibi olan aileler içinde Kozyatağı eşssiz bir semt. İstanbul gibi park ve yeşil alan fakiri olan bir metropelde iki sokakta bir yemyeşil, düzenli ve temiz bir parka sadece Kozyatağı'nda rastlayabilirsiniz.

Kozyatağı Acıbadem hastanesinin hemen yanındaki Criton Curi parkı da Arwen' in enerjisini atması ve sosyalleşmesi için kurtarıcımızdı. Parkın hemen girişindeki büyük yeşil alanda arweni serbest bırakabiliyordum. Arwen de arkadaşları, Russia, Oscar ve Lucy ile burada dilediği gibi kudurabiliyordu. Hep -dur, -dum diye anlatıyorum çünkü oradan Kozyatağının başka bir noktasına taşındık.

İşe gitmeden önce bir sabah arweni çıkartma sırasu bendeken yine parka gittik. Parkta çok güzel bir labrador olan Lucy ile karşılaştık. İkisi de dişi olmasına rağmen yaşlarının küçük olmasının yansıra sakin olmaları sebebiyle ikisi çok güzel arkadaşlık yapıyorlar.

Çimlerde çamurlanmadan, batmadan oynayacağından rahatım yerinde onları seyrederken olanlar oldu. Meğerse parkın su kaynaklarından biri taşmış, çimlerin bir bölümü balçığımsı çamura dönmüş. Tabii ki çim görüntüsünden bir şey de anlaşılmıyor.

Lucy ve Arwen de koşturuken bunu keşfederek içgüdülerine göre hareket etmiş çamur banyou yapmaya başlamışlardı bile :)) Bembeyaz kızımı çamur banyosu yaparken kendinden geçmiş halde görünce eyyyvaahhhhh dedim kendikendime ama sonra o kadar komikti hali gülmeden edemedim. Lucy de simsiyah bir labrador, üstelik bir gün önce yıkamışlar, her ikisininde her tarafı çamru içinde kaldı. O halde biraz daha oynadılar sonra doğğru eve banyoya... Eve dönerken yoldaki herkes bir bana bir de yanımdaki pis kıza bakıyorlardı.


Uzun süren bir banyo sefasından sonra arwen niyahet temizlenmiş, kurumuştu ve ben de işe gidebilecektim :)) Arwen banyodan çıktıktan sonra sokak kızı görüntüsünden yine kendi haline, özüne, prensesliğine döndü ;)

11 Aralık 2011

deniz suyunun bize ettikleri

Tatilin son günlerinde Arwen denize alışmıştı nihayet :) Hatta çok sıcakladığında kendi etrafında dönüp durarak ayağa kaltığımız anda bizi peşinden denize sürüklemeye başlamıştı. Arwen sahilde denizin içinde koşturup hoplayıp oynayıp denizi köpürtüp daha da çok oynayıp hopladıkça çocuğunun zaferini izleyen anneler gibi gururlanıyordum :) Küçük kızım yüzmeyi öğrenmekle kalmamış üstüne bir de keyif almaya, oyunlar yapmaya başlamıştı.

Tatilin bitmesine 2 gün kala hep beraber büyük bir huşu içinde son dakikalarımızın keyfine varırken Arwen denize girmek istediğini anlattı kendi lisanında. Gittik oynadık, hopladık; o kadar keyif aldık ki bütün sahil bizi seyretmeye bizimle beraber eğlenmeye başladı. Derkennn Arwen deniz suyunun tadına baktı, bende pek oralı olmadım için gerçeği. 30'unda köpek bakımı ile tanışmış biri olarak her şey gibi bu da benim için bir ilkti. Arwen 5-6 şalap şulupta deniz suyunu içti. İçti içmesine ama ben deniz suyunun köpeklerin midesini bozduğunu, ishale neden oldu nereden bilecektim ki!!! İki saat içinde olanlar oldu. Önce veterinerimizi aradık, ilaç isimlerini aldık, atladık tekneye Bozburun merkeze gittik, ilaçları aldık, Arwen tükürmeden içsin diye ne numaralar yaptık ama gene de tatilin son iki gününün zehir olmasını engelleyemedik :(

Bütün otel misafirleri geçmiş olsun dileklerini iletti sağolsunlar :) Biz de nöbetleşe odada kaldık kızın başını bekledik. Yeter ki iyi olsun, ayağa kalksın o mahsun yorgun gözleri tekrar canlansın istedik. Bizim kıpır kıpır, kurtlu kızımız o akşamı halsiz ve keyifsiz geçirdi. Yemedi, içmedi, yerinden bile kalkmak istemedi çoğu zaman. O kadar ki pedigree bisküvilere bile burun çevirdi. Neyse ki ertesi gün kendine gelmiş, her zamanki Arwen olarak sabah bizi uyandırmştı :) 

Tabii ki tatilin son günü onu denizin yanına dahi yaklaştırmadık. Halbuki denizde kendinden geçen Arwen' in videosunu çekmeyi çok istemiştim. Şimdi gözümün önünde :) geçen  tatilde kısmet değilmiş.Önümüzdeki yaz mutlaka denizde bir video çekmeliyim.

O gün Arwen' in ilk defa bu kadar hasta ve halsiz olduğu bir günü yaşadık. Daha önce böyle bir şey yaşamadığımız için çok şanslıydık ama evimizden uzakta, veterinerimize ulaşamayacağımız kadar uzak mesafede bunu yaşamak çok da büyük bir şanssızlıktı bizim için. Endişemiz biraz da Arwen ya iyileşmezse dönüş yolunda arabada Arwen' nin nasıl hırpanabileceğini bildiğimizdendi.

Ağzı var dili yok derler ya hani,,, İşte tam olarak öyle, yaşamadan bilmenin, anlamanın imkanı yok. Bana bir gün bir köpeği bu kadar seveceğimi, onun için bu kadar endişeleneceğimi söyleseler kaale bile almazdım ! Arwen hayatımın en öğretici deneyimini yaşatıyor bana. Sevginin ne kadar karşılıksız olabileceğini ondan öğreniyorum çoğu zaman. Şimdi anlıyorum insanların hayvanları ile arasındaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu, insan bazı şeyleri sadece yaşayarak anlayabiliyor.

Arwen belki konuşamaz ama gözleriyle bana herşeyi anlatabilir. Bir gün dile gelse şaşıracağımı hiç sanmıyorum ama belki de buna hiç ihtiyacımız yok zaten.

07 Aralık 2011

araba tutması

Araba kullanırken yada toplu taşıma araçlarında arabaların oraka koltuklarında oturup etrafı seyreden köpekler görürdüm hep. Bu yaşıma kafar değil bir hayvanla aynı evde yaşaman 1 metreden fazla yakınlaşmamış biri olarak her köpek arabaya biner ve camdan etrafı seyretmeye başla sanırdım.

Arwen' le yaşamaya başladıktan sonra konunun bu kadar da kolay olmadığın farketmem uzun sürmedi. Ne zaman arabaya binsek önce salyalanan ağzı sonra da midesindekilerin hepsini arabaya boşaltmasıyla sevgili kızımız köpeklerde araba tutması sonunun ne kadar sinir bozucu olduğunu ve ne kadar kötü kokabileceğini farketmemizi sağladı :)

Kısa yada uzak mesafe farketmeksizin arwen arabaya binişinin en geççç 15. dakikası cezasını kesiyordu. bu konuda veterinerimizle görüştük, interneti araştırdık, başka köpek sahipleriyle konuştuk ama sonuca ulaşamadık. Her arabaya binişimiz aynı sşekilde sonuçlanınca inatlaşmaktan vazgeçtik. Ama tatil için Marmaris'e birlikte gidiyorduk ve arwen 12 saat boyunca arabada bizimle gelmek zorundaydı. Biraz barbarca olabilir ama sın çaremiz arwen' e benim de zaman zaman kullandığım mide bulantısı haplarından içirmekti ki; içirdik ve sonuça ulaştık :) awen marmaris yolculuğunu tamamen sorunsuz bir şekilde atlatarak daha önce neden yapmadık diye kafamızı taşlara vurmamıza sebep oldu.

İlacı yutmamak için her numarayı denese de (sanki yutmuş gibi yapıp, kafamızı çevirdiğimiz anda tükürdü) en sonunda zafer bizimdi !!!

deniz, tatil, tv kumandası ve arwen...

Temmuz ayında gittiğimiz tatilde arwen'nin denizle tanışacak olması bizim için son derece heyecanlı bir süreçti.
Golden Retriever cinsleri zaten doğal, içgüdesel olarak yüzmeye meraklıydı zaten ama.... Ama ben arwen' in kendini goldendan çok insan zannettiğine kalıbımı basabilirim.
Arwen ilk etapta tabii ki denizden hoşlanmadı. Kendi yüzmek istemediği gibi denize giren her insan evladı için ayrı bir endişe duydu. Ne zaman denize girsek arkamızdan ağlad, sızlandı, iskelenin yanına gelip çılgınlar gibi kendi etrafında döndü durdu. Hem bizi, hem kendini huzursuz ederken otelin diğer müşterileri için büyük bir eğlence oldu.

Muhteşem otelimiz Karia Bell' in sahibi Beliz Hanım ve tüm ekip Arwen' e gerçekten sevgiyle yaklaştılar. Biz de Arwenin tasmasını çıkartmamak koşulu ile sahilde yanımızda tuttuk. Arwencik zaten bütün gün evde yalnız kalıyorken onu tanımadığı bir otel odasında yalnız bırakmak istemedik. Zaten bırakmayı denediğimizde de bizim uslu, akıllı kızımız odada tv kumandasını yedi !!!! Ne kadar mahçup olup ne kadar utandığımı anlatmaya sanırım kelimeler yetmez. Evde kumandayı bilmeyen hayvan odada kaldığı kısacık saatlerde yatağı darma duman etmekle kalmayıp kumandayı da paramparça etmişti. Sonradan öğrendik ki köpekler yeni bir yere gittiklerinde terk edileceğim korkusu yaşayarak normal davranışlarının dışına çıkabilirlermiş. Bu da bize bir tv kumandası olarak geri döndü. Allahtan midesine bağırsaklarına bir şey olmadı. :( Arwen' in sevgili Malibu' su yediği bir minik tavuk kemiğinden bağırsaklarını yırttıktan sonra bu olay bizim için kabusa döndü ama ne yaparsak yapalım goldenlar son derece obur yaratıklar. :)

Arwen ilk günlerde denizde girmekten o kadar korktu ki onu her suya sokmaya çalıştığımızda suda kendi çıkardığı şığırtılardan korkup kaçmaya çalışıyordu. Bir iki kere zorla suya sokmaya çalıştık her yerimiz yara bere içinde kaldı :) Şapşal kızımız suya girince içgüdüsel olarak yüzmek yerine içgüdüsel olarak helip kucağımıza tırmanmaya çalışınca heryerimiz tırnak izleriyle doldu. O kadar ki Burağın göğsündeki çizik görenler için başka anlamlar çıkarmalarına sebep olabilirdi :)



Neyse ki tatilin son günlerine doğru Arwen yüzmeye alıştı. Sahilde suların içinde atlayıp zıplamak onun için bir zevk haline dönüştü ve sıcaktan çook susamış bir halde biz daha ne olduğunu anlayamadan deniz suyunu şapaa şupada içti. O sırada bunun ne gibi sonuçlar doğurabileceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama 1-2 saat içinde öğrendim. Arwen midesini bozdu. Ağlamak istedim, oradan kaçmak istedim. Tatilin son günlerinde bu bir kabus olmalı dedim. Tuvaleti için götürdüğüm toprak alanda ishal oldu, iskeleye çıkarttı. O kadar perşadı ki halimiz, bir taraftan iskeleyi temizlemeye çalışıyoruz bir taraftan Arwen tine ishal olursa iskelede bulunmamız lazım...En sonunda Burak ve ikisi odaya çıktılar. Biz klimadan üşüttü belki de derken meğerse deniz suyunun yan etkisiymiş. Bunu da böylece öğrendik...

04 Aralık 2011

Arwen' le tatil

Aradan çok uzun zaman geçti, bizim kız büyüdü abla oldu, 1 yaşını doldurdu bile. Geçen 4 ayda Arwen' le yepyenş maceralarımız oldu. Maceralarımızdan en önemlisi temmuz ayında gittiğimiz tatildi sanırım.

Tatil programımızı oluşturmak aslında işin en zor kısmıydı. Çünkü Arwen' i bir hafta nereye bırakacağımız, kime güveneceğimiz, dönünce onu nasıl bulacağımız gibi büyük spru işaretlerimiz vardı. En sonunda tatil planları için araştırmak yaparken eşim evcil hayvan kabul eden otelleri taramaya başladı. genel olarak hepsinden aynı cevabı aldık. Otelin evcil hayvanlar için ayrılan bölümündeki kafeslerde kalabilirdi istersek. Böyle bir şeyi neden isteyelim ki?
Bizim sakin, iyi huylu minik prensesimiz bir hafta boyunca başka köpeklerle yanyana bir kafeste kalsa sanırım üzüntüden ölebilirdi.

Bu sıkıcı araştırmalar sırasında bizim için mucizevi bir gelişme ile Bozburun ' da Karia Bell otele rastladık. Köpek kabul ediyorlardı. Hem de odamızda bizimle kalabilir, plajda yanımızda olabilirdi :)

Temmuz' un üçüncü haftası 10 saat süren bir araba yolculuğu ile Marmaris' e vardık. Bu araba yolculuğu başka bir macera konusu olabilecek kadar yüksek tempoda geçti bizim için.

En sonunda Marmaris' e vardık. Ne var ki otelimize karayolu ile gidiş yoktu. Bozburun yakınlarında bzi otelimize götürecek motora bindik. Arwen motora binerken de bindikten sonra da korkudan bayılabilirdi sanırım :)

03 Temmuz 2011

anne oldum !!!

aslında ocak ayında anne oldum... bebek bakımı ile ilgili herşeyi arwen' den öğreniyorum :)

şu anda sekiz aylık bugün aslında onun doğum ay dönümü. 3 kasım 2010 doğumlu bir bebek...
Bir köpek almayı hiç istemedim ama eşim çok istedi. Hatta bir gece öncesinde upuzun bir konuşma geçmişti aramızda. Kesinlikle köpek almak, bakmak, böylesine bir sorumluluğu almak istemiyordum istemiyordum. İstanbul'a geri taşınmak üzereydik bu yoğun dönemde ortalığa işeyen, herşeyi kemiren bir köpeğe tahammülüm olamayacaktı. İşim zaten son derece gergin ve yoğundu bu  gerginlikle bir de köpek bakımına falan zaman harcamak istemiyordum.

Ama bu konuşmanın galibi eşimdi... Arwen  kucağında ikisi de aynı üzgün ifadeyle yüzüme baktılar ve Arwen hayatımıza böylelikle adım attı. Arwen bizim eve gelmeden tasması-maması-oyuncakları herşeyini hazırlanmıştı. Küçük kırmızı tasmasını minicik bembeyaz tüylü boynuna takıverdik, korkudan kalbi deli gibi çarperken, annesinden, babasından, kardeşlerinden daha önce hiç ayrı kalmamışken bizimle beraber uzunnnn bir yoculuğa başladı.